Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Ekim 2011 Cuma

KALEM,KAĞIT VE AŞK



SAHNE 1- İÇ/GÜN/ GİRİŞ JENERİĞİ-KÜTÜPHANE/GENÇ

Bir genç kütüphanede dolaşmaktadır.

Sırasıyla rafta duran kitapları alır;

ilk önce Sait Faik Abasıyanık daha

sonra Nazım Hikmet en sonda

Necip Fazıl’ın kitabını alarak

kütüphanedeki masasına oturur,

kitapları masaya bırakır ve okumaya başlar.

SAHNE 2- YAZI

Ekranda yazı belirir.


“ Dünyayı güzellik kurtaracak.”

(Budala romanından)

DOSTOYEVSKİ


Birkaç saniye durduktan sonra yazı kaybolur ve ekran kararır.

SAHNE 3- BAŞLIK

Ekranda yazı belirir.


Bir inancı sevmekle başladı her şey…

Necip Fazıl Kısakürek- Ölüler şiiri



Birkaç saniye durduktan sonra yazı kaybolur ve ekran kararır.


SAHNE 4- DIŞ/GÜN/MEZARLIK/AHMET,ANIL


Mezarlığın girişinde Ahmet ile Anıl

Yürürken görülür, kendi aralarında

Konuşurlar ve konuşma bittiğinde

Mezarlığın içine girmişlerdir.




AHMET: İşte burası benim gerçekliğim Anıl.

ANIL:(Şaşkın) Seni en sevdiğim yerlerden birine götüreceğim dediğin yer burası mı?

AHMET: Evet burası. Aslında şaşırılacak bir şey yok. Onlar yabancı değiller onlar bizim ölülerimiz.

ANIL: (Yüzünde duruma anlam verememe ifadesi) Anlamadım, nasıl yani?

AHMET: Şöyle ki, onlarda bir zamanlar bizim gibi bu dünyanın yolcularıydı ama yolun sonuna gelip ebedi huzura kavuştular. Ama biz insanlar, onları unuttuk, unutuyoruz, öldüler diye onları ayaklar altına atıyoruz, halbuki onlar bizim ölülerimiz, senin bir yakının, onun bir akrabası… Onların hala bize ihtiyaçları var bizimde buradaki huzura.



Mezarlıkta yürümeye devam ederler.


ANIL: Burası gerçekten çok sakin bir yer.

AHMET: Burası sana ne kadar az sesli geliyorsa bana da o kadar sesli geliyor.



Bir mezarın başına oturur.



AHMET: Böyle oturup bazen onların şikayetlerini , dertlerini dinlerim, onlardan öğütler alırım.



Anıl şaşırarak Ahmet’in yüzüne bakar.


AHMET: Biliyorum bu çok delice geliyor sana belki deli olduğumu düşünüyorsun şuan ama inan ki sende dinlersen duyabilirsin seslerini…


Anıl daha sakin görünmeye başlar.


AHMET: Mezarlıklardan hep korkarlar, ne saçma.

Ölülerinizden korkmayın.

Aksine…

ANIL: Aksine ölüden değil diriden korkun diyeceksin öyle değil mi?

AHMET: Aynen öyle Anıl, düşünsene, şu mezardan (kenarında durduğu mezarı göstererek) çıkıp sana ne yapabilir? Onlardan değil, yolculardan korkmalısın, onlar yolun sonunda, onlar bizim bütün sorularımızın cevaplarına sahipler.




Ahmet mezarın başından kalkıp hızlıca

koşar. Anıl şaşırır ve onu takip eder.



ANIL: Ahmet nereye gidiyorsun?

AHMET: (Nefes nefese) Duyuyor musun?

ANIL: Neyi duyuyor muyum?

AHMET: Bak sana sesleniyorlar, senden biraz saygı bekliyorlar, üstlerinden atlamamalısın, duymalısın onları, sende bir gün onlar gibi sesleneceksin yolculara, onların gittikleri yola saygı duymalısın Anıl.

ANIL: ( Nefes nefese) Çok yoruldum Ahmet, biraz dinlenebilir miyiz?



Ahmet birden durur, oradan bir şişe

Su alır ve mezarlıktaki çiçekleri sular.

Anıl bir köşede dinlenmektedir.



AHMET: Buraya sık sık gelmeliyiz ( Anıl’a bakarak). Buraya alışmalıyız ve ölümün ne kadar huzurlu ve sonsuz bir tabiat olduğunun farkına varmalıyız.


ANIL: ( Hak vererek ) Haklısın aslında.

AHMET: Buraya geldiğimde, yolcu olduğumuzu ve bu yolun bir sonu olduğunu daha iyi anlıyorum ve asla korkmuyorum onlardan aksine şuanda gerçek olanı yaşayan onlara saygı duyuyorum.

ANIL: Şimdi sahte olan dünyaya geri dönme vakti geldi sanırım. ( Elini Ahmet’in sırtına koyar )

AHMET: ( Son kez arkalarında kalan mezarlığa dönüp bakarak) Buradaki güzelliği gördün ya, bizi buradaki güzellik kurtaracak…



Birlikte mezarlıktan ayrılırlar.



SAHNE 5- BAŞLIK 2


Ekranda yazı belirir.


Bir vatanı sevmekle başladı her şey…

Nazım Hikmet – “Memleketimi Seviyorum” şiiri


Birkaç saniye durduktan sonra yazı kaybolur ve ekran kararır.



SAHNE 6- İÇ/AKŞAM/ EV/EFE(BABA), DEVRİM(ÇOCUK), AYŞE(ANNE)


Küçük bir oturma odası, Anne TV’ye

Bakıyor. Baba gazete okuyor. Çocuk

İse yere oturmuş ödevini yapıyor.

Odadaki Türk bayrağı dikkat çekiyor.

Bir süre sonra çocuk elinde defteriyle

koşarak babasının yanına oturuyor.



DEVRİM: Baba, öğretmenimiz bize bugün Türkiye haritasını çizdirdi bak.


Harita görülür.


EFE: Aferin benim oğluma, ne güzel çizmiş böyle. ( Öper)


DEVRİM: Sağ ol Baba. Birde soru sordu ama en çok nereyi seviyorsunuz diye, sen en çok nereyi seviyorsun baba?


EFE: Bak o olmadı oğlum, Türkiye’yi Türkiye yapan zaten ayrılmaz bir bütün olması ve oradaki güzel insanlarımızdır.


Baba, Devrim’i kucağına alır.


EFE: Gel bakalım sen şöyle, o haritayı da alalım elimize, senle biraz memleketimiz üzerine konuşalım oğlum, sana nereyi en çok sevdiğimi anlatayım.


DEVRİM: Peki baba.


Haritaya iyice yaklaşılır.


EFE: Öncelikle burası Türkiye. Buranın her tarafı bizim memleketimiz ve çok seviyoruz. Tamam oğlum.


Konuşma boyunca, Devrim babasının

Ona söylediklerini başıyla onaylar.


EFE: Burada bugüne kadar bir çok kahraman yetişmiş: Bedreddin, Sinan, Yunus Emre…

Şöyle kuş bakışı bakalım; kurşun kubbeleri, fabrika bacalarını görebiliriz bak oğlum.


Baba- Oğul şakalaşırlar.


EFE: Memleketimizde yaşayan tüm insanlarımıza halk diyoruz oğlum. Bizim halkımız farklıdır; çekingendir: kendinden gizler bıyıkları altındaki gülüşünü, büyük acılar yaşamışlardır, (hiddetle) bu vatan kolay kazanılmadı ama asla hileyle değil; mertçe, yiğitçe…

DEVRİM: Peki çok mu büyük bizim vatanımız baba? Sen gezdin mi her yerini?

EFE: Hem de nasıl oğlum. Edirne, İzmir, Maraş, Trabzon, Erzurum say say bitiremeyiz. Ama hepsine gidemedim; Erzurum Yaylasını türkülerden bilirim, Mesela Toroslar, orada pamuk işleyenleri bir kere görememek utandırıyor beni her aklıma geldiğinde. ( Buruk)

DEVRİM: Sen gezerken de böyle araçlar var mıydı peki baba?

EFE: Nerde oğlum nerde, güzel memleketimde; develer, tiren, Ford arabaları birde hasta eşekler vardı. ( Tebessüm eder)

DEVRİM: Sen nerelere gittin buralardan peki göster baba?


Baba, tek tek eliyle göstererek anlatır.

EFE: Ben, kavaklı, söğütlü, kırmızı topraklı yollardan gittim, çam ormanlarından geçtim, en tatlı suları ve dağ başını seven alabalık hem de yarım kiloluk alabalıkların gümüş derisindeki kızıltıları gördüm, Bolu’nun Abant Gölünde, Bolu güzel yerdir, bak burada.

DEVRİM: Başka baba?

EFE: Bak Ankara! Ovasında keçiler vardır, bak Giresun! Yağlı, ağır fındığı vardır, bak Amasya! Mis kokulu elma diyarı.

Memleketimizde her şey yetişir: zeytin, incir, kavun ve renk renk, salkım salkım üzümler…

DEVRİM: Oradaki insanlarda nasıllar baba, bizim gibiler mi?

EFE: Aynı sen ben gibiler oğlum, yurdumun insanı, çocuk sevinciyle kabule hazır, çalışkan, namuslu, yiğit insanlarım, yarı aç, yarı tok, yarı esir. (Hüzünlü, yutkunarak)

DEVRİM: Ben memleketimi çok seviyorum baba, çok sevdim, bu kadar. (Eliyle gösterir)


Arada Anne onları hayranlıkla izler.

EFE: Oğlum benim, Devrim’im. Bu güzelliği sevmemek mümkün mü? Bizi bu güzellik kurtaracak oğlum…


Sarılırlar, sonra herkes evdeki eski

Haline döner.



SAHNE 7- BAŞLIK 3



Ekranda yazı belirir.


Bir insanı sevmekle başladı her şey…

Sait Faik Abasıyanık- “Alemdağda var bir yılan” hikayesi


Birkaç saniye durduktan sonra yazı kaybolur ve ekran kararır.


SAHNE 8- DIŞ/GÜN/RÜYA/FİKRET


Fikret, ıssız bir deniz kenarında

Yürüyordur. Bir banka oturur,

Üzerindekileri çekiştirirken

Bir yandan da kendi kendine

Söylenir.


FİKRET: Kirli İstanbul, kirlisin! (Bağırır)


İSTANBUL TEMSİLİ DIŞ SES: Sevmeyi dene!


FİKRET: Nasıl? Kime güveneceğim? Demesi kolay ! Her arkamı döndüğümde ya birileri ya da sen kirli İstanbul, gözlerini kıçıma dikerken kolaysa gel sen sevmeyi dene!


İSTANBUL TEMSİLİ DIŞ SES: Sevgi, her şeyin başlangıcıdır…


FİKRET: Defol be!


SAHNE 9- İÇ/GÜN/ODA/FİKRET


Fikret uyanır, rüya gördüğünü anlar.

Camı açar, tam o sırada “İstanbul,

İstanbul olalı” şarkısının çaldığını

Duyar ve sinirlenir.


FİKRET: Kes lan! Cinlerim tepemde zaten…



SAHNE 10- DIŞ/ GÜN/DURAK/FİKRET,ELÇİN


Fikret durakta beklemektedir.

Sıkıntılı bir halde elindeki

Kitapları sağa sola savururken

Güler yüzlü bir kız tebessüm

Ederek durağa yaklaşır.

ELÇİN: ( Fikret’in elindeki kitabı işaret ederek) Aragon demek, okudun mu o kitabı?

FİKRET: Okumak için almıştım.

( Umursamaz)

ELÇİN: (Tebessüm ederek) Peki.


Bir süre sessizlik olur, sağa

Sola bakarlar.

FİKRET: Aragon’u sever misin?

ELÇİN: Sevmek için okumuştum. (Gülerek)

FİKRET: Komik değil. (İçinden güler)

ELÇİN: Yok valla şaka yapmıyorum, bir dönem hiçbir şeyi sevemiyordum ve bir arkadaşımın tavsiyesiyle Aragon’u okudum. ( Tebessüm eder)

FİKRET: Peki öyle olsun.

ELÇİN: Ben Elçin bu arada…

FİKRET: Elsa gibi…

Bende Fikret…

ELÇİN: Aragon gibi değil. (gülerek)

FİKRET: Bugünde otobüs gelmeyecek herhalde…

ELÇİN: Belki de gelmiştir de sen fark etmemişindir.


SAHNE 11- DIŞ/GÜN/SAHİL/FİKRET,ELÇİN

Fikret ve Elçin, Fikret’in

Rüyasında gittiği sahildedirler.

Bir süre yürüdükten sonra

Aynı banka otururlar.


FİKRET: İstanbul’u seviyorum. Neden diye sor bana. (Gülerek)

ELÇİN: Nedenmiş bakalım? (Gülerek)

FİKRET: Neden sensin! İstanbul’un kirini senin saflığınla temizliyorum. Mis gibi sen kokuyor İstanbul artık.(Öper)

ELÇİN: Ben Elsa kadar güzel miyim? Ya da Fransa kadar? Söyle bakalım Aragonum. (Gülerek)

FİKRET: Fransa mı? Elsa mı? Sen de İstanbul da her şeyden daha güzelsiniz. O gün o durakta beklerken, o otobüs biraz erken gelseydi eğer sen de İstanbul da hayatımda olmayacaktınız. Oysa şimdi, sen benim hayatımın kurtuluşu oldun, Artık İstanbul’u da çok seviyorum, sen buradasın diye, aldığım nefesi de çok seviyorum senle aldığım için, neyin başına seni koysam yeniden başlıyorum, sen bir insanı sevmekten daha fazlasısın…



Sarılırlar ve Fikret’in elindeki

Kitap düşer, açılan sayfada bir

İnsanı sevmekle başlar her şey

Satırlarını görürüz.


SAHNE 12- İÇ/GÜNDÜZ/ÇIKIŞ JENERİĞİ-KÜTÜPHANE/GENÇ




Kitapları okumaya dalmıştır.

Saatine bakar, kitapları

Yerlerine koyarak kütüphaneden

Ayrılır.



SAHNE 13 – SON YAZI

Ekranda yazı belirir.




BU FİLM GERÇEK SAHİPLERİNE ADANMIŞTIR.


SAİT FAİK ABASIYANIK, 18 KASIM 1906- 11 MAYIS 1954

NAZIM HİKMET, 17 OCAK 1902- 3 HAZİRAN 1963

NECİP FAZIL KISAKÜREK, 26 MAYIS 1905- 25 MAYIS 1983

Birkaç saniye durduktan sonra yazı kaybolur ve ekran kararır.

TEŞEKKÜRLER…

YKY- YAPI KREDİ YAYINLARI(SEVİ SÖNMEZ-TELİF HAKLARI)

BÜYÜK DOĞU YAYINLARI(AV. SUAT AK-TELİF HAKLARI SORUMLUSU)





YAZAN: E. TURA



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder