Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ekim 2011 Pazartesi

MEDYAMIZ NEDEN DÜZELEMEZ?

Ben bu konuyu ve bu konudaki sorunları 4 başlık altında toplamak istiyorum:


  1. Medyanın tarafsızlığı ve siyasi odaklar,önde gelen ticari kurumlar tarafından manipüle edilmesi
  2. İletişim fakültelerinde verilen eğitimin kalitesi
  3. Medya kuruluşlarında çalışanların kalifiye eleman olmaması
  4. TRT ve kamusal yayıncılık

1- Medyanın tarafsızlığı ve siyasi odaklar,önde gelen ticari kurumlar tarafından manipüle edilmesi: Kitle iletişim araçlarının günümüzdeki etkisi göz önüne alındığında ne kadar etkili bir propaganda aracı ve kitlelere ulaşma ve etkileme konusunda ne kadar başarılı bir alan olduğu herkesin ortak kanısıdır. Hele Türkiye gibi gelişmekte olan ve çok fazla kitle iletişim araçlarına maruz kalan bir toplumda k.i.a. çok kritik bir yer teşkil eder. Hiç şüphesiz siyasi iktidarlarda,muhalefet güçleri de,önde gelen ticari kuruluşlarda bu güçten faydalanma yarışı içindedirler. Bu tüm dünyada şüphesiz ki böyledir. Fakat etkileri tartışmaya açıktır; her yerde aynı etkiyi göstermediği bunun da o ülkedeki izleyenlerin refah durumu, sosyal yaşantıları ile aldıkları medya pedagojik eğitim ile ilgisi olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemize gelecek olursak, ne yazık ki son yıllarda medya tarafsızlığını tamamen kaybetmiş durumdadır ve bunu da iki başlık altında izah etmek mümkün olacaktır:
  • Siyasi faktörler
  • Medya patronlarının sektörde  dikey kartelleşmesi sonucu doğan problemler


Siyasi faktörler: Ülkemizde medya kuruluşları bir siyasi kuruluşa dönüştürüldüler. Gelişim süreci şöyle başladı: Ak Partinin, iktidara gelmesinde Doğan Grubu seçim dönemi verdiği destek ile iktidarın yanında yer aldı. Aksi yönde hareket eden Uzan Grubu ise lav edildi. Yine iktidar ile hareket etmeyen Ciner Grubundan, Atv ve Sabah alındı. Yine Sol eğilimli bir örgütlenmeye giden Kanaltürk son el değiştiren kurum oldu. Bugünlerde ise daha önce Ciner Grubuna yapılana benzer bir şekilde vergi borçlarıyla alakalı olarak Star tv, Doğuş Grubuna verildi. Atv ve Sabah iktidara yakınlığıyla bilinen Çalık grubuna ve yine Kanaltürk'te İktidar ile yakınlığıyla bilinen İpek Grubuna verilmişti. Bu arada Doğuş grubu daha önce de Kral Tv'yi almıştı. Belli başlı kurumlar ise hala aynı çizgisinde simge konumdaydı: Cumhuriyet,Zaman...Yeni bir takın ideolojik kurumlarda vardı elbet: Taraf gibi. Çok az da olsa tarafsızlığını korumaya çalışan kanalda mevcuttu: Show Tv, TV 8 gibi...NTV ve Doğuş Grubu ise ise bu iktidar döneminde "sözde tarafsız" kalarak en çok kar sağlayan ve büyüyen kurum olmuştur. Doğuş Grubu konusuna Kartelleşme de değineceğim. Bu iktidar döneminde bu kadar el değiştirme olması medyamızda tabi ki yoruma açık bir konu olmakla beraber, Medyanın nasıl bir siyasi araca dönüşeceğinin kanıtıdır. İktidar başlangıçta Doğan grubuyla başladığı yakınlığı düşmanlığa dönüştürürken, Ciner Grubu ile başladığı düşmanlığı da Habertürk ile dostluğa çevirebilmiştir. Ciner Grubu konusuna da kartelleşme de yer vereceğim. Sonuç olarak: iktidarın başta pek güçlü olmadığı medya da daha sonraları muhalefet medyayı arkasına alınca, iktidar da "yandaş medya"  tabirini doğuracak boyutta bir yapılanmaya giderek bu eleştirileri azaltma ve kendine olumlu yönde çevirme yoluna gitmiş ve eğitim düzeyi çokta yüksek olmayan ülkemizde etkili olmayı başarmıştır.

Medya patronlarının sektörde  dikey kartelleşmesi sonucu doğan problemler: Bildiğiniz gibi medya patronları dünyada olduğu gibi ülkemizde de sadece medya sektöründe iş yapan kurumlar ve kişiler değiller. Bir çok farklı şirketleri var ve bunların güçlerini birbirlerinin yararına kullanıyorlar buna da zaten kartelleşme diyoruz. Bir medya patronunun televizyondan başka dergi ve gazetesinin olmasına yatay kartelleşme derken, hem petrol şirketi hem otomotiv galerisi olup hem de gazetesi olmasına ise dikey kartelleşme diyoruz; işte asıl sıkıntı da burada doğuyor. Seçim zamanı süresince Ak Parti yanlısı yayın yapan Doğan Grubuna seçimden sonra Petrol Ofisi uygun görülürken, araları bozulduğunda Star Tv ellerinden alınabiliyor yine Devlet ile sayısız iş yapan Ciner ve Doğuş grubu çeşitli şekillerde fazla muhalefet olmama koşuluyla ödüllendirilebiliyor ve bu medya patronları diğer işlerinde sorun yaşamamak adına gerekli eleştiriyi yapmaktan kaçınıyorlar böylelikle bu dikey kartelleşme medyanın tarafsızlığını ortadan kaldırmış oluyor.


2- İletişim fakültelerinde verilen eğitimin kalitesi: Medyadaki bozukluğun en büyük sorunlarından birisi de iletişim fakültelerinde verilen eğitimin uygulamadan uzak ve yetersiz olması. İletişim fakültelerinde 4 yıllık eğitime tabi tutulan öğrenciler hem ders programı olarak çok daha az sürede bitebilecek bir eğitimi uzatıyorlar hem de bu süreçte çok fazla aksiyonun dışında kalıyorlar. Zaten çok fazla sayıda bulunan iletişim fakülteleri çok fazla sayıda mezun verirken belli üniversitelerde toplanmış uzman kadro diğer iletişim fakültelerindeki öğretim görevlilerinin adeta bir memur zihniyetiyle çalışmasına neden oluyor. Hala kamera görmeden mezun olan öğrenciler olduğu gibi, memur zihniyetli hocalar öğrencilerine "nasıl iyi bir yönetmen olunur" başlığı attırıp altına madde madde yazdırıyorlar. Bu kadar uygulamadan uzak teoride kalan bir eğitimi sunan öğretim görevlileri bir de bu öğrencilerden bu büyük pazarda iş bulmalarını bekliyorlar. Tamamen bozuk bu düzene son olarak medya kuruluşları eklenerek genelde daha ucuza çalıştırabilecekleri iletişim fakülteleri dışından elemanlar seçerek ortak oluyorlar. Bu düzenin yeni baştan yapılandırılması şart gözüküyor.

3- Medya kuruluşlarında çalışanların kalifiye eleman olmaması: Medyadaki kalite yoksunluğunu doğuran en büyük etmenlerden biriside budur. Medya kuruluşları daha yüksek ücretle çalıştıracağı uzmanları seçmek yerine kendi yetiştireceği daha ucuz iş gücünü seçer ve işi kotarmayı yeğler ya da işten anlamayan kendi yakın akrabalarını medya kuruluşlarının başına getirir. Bu şekilde her ne kadar varlığını sürdürse de belli temelden yoksun işi bilmeyen kalifiye olmayan elemanlar ile belli bir kaliteye ulaşması mümkün değildir; kalifiye eleman hem işi en doğru şekilde yapar hem meslek etik ve ahlak kurallarından haberdardır. Böylece ortaya çıkan üründe kaliteli olur.

4- TRT ve kamusal yayıncılık: Bir ülkedeki medya ortamında tecimsel yayıncılık ne kadar önemliyse kamusal yayıncılıkta o kadar hatta daha fazla önemli yer tutar. Fakat ülkemizde bu konuda da büyük sorunlar var. TRT , kuruluşundan bu yana siyasi bu kurum olmaktan kurtulamamıştır. Kimi zaman dikta rejimlerinin kimi zamansa liberal hareketin merkezi olmuştur. Böylelikle bırakın kurumsal yayıncılığın ilkelerini yerine getirmeyi tarafsızlığını bile sağlayamamış hep yurt dışı yayınlarla başlangıçta ayakta kalmaya çalışırken daha sonraları buraya aktarılan büyük paralar TRT'yi odak noktası yapmış siyasilerin yakınlarını topladığı bir rant kurumu haline getirmiştir. Bugün hala bir çok iktidardan kalma memur TRT'de çalışan fazlalığı olmasına karşın görevini yapmaya devam etmektedir. TRT'deki bu yığılma her iktidar ile devam etmekte ve bir çok insanı mağdur etmektedir. Öte yandan bugün TRT, bir çok konuda güvenirliğini kaybetmiş, kim iktidardaysa onun propagandasını yapan bir kurum haline gelmiştir. Böylelikle doğal olarak kurumsal yayıncılığı bu kadar zayıf olan bir ülkede tecimsel yayıncılık tavan yapacaktır. Ayrıca değinmek istediğim bir diğer hayati noktada şudur ki ve çok önemlidir: TRT halen Kamu Personeli Seçme Sınavı ile memur almaktadır. Bu iletişim fakültesi okuyan öğrencilerin TRT de çalışmasını engellerken, bu kurumu bu işten anlamayan ama memur olayım hayatım kurtulsun diyenlerin eline bırakmaktadır. Ve her türlü torpilin dönmesini sağlamaktadır. Yapılması gereken TRT'nin ve diğer Özel Medya kuruluşlarının bu işte gerçekten kalite istiyorlarsa eğer kendi aralarında bir anlaşma yapmaları ve bu kuruluşlarda sadece Radyo sinema TV ve Gazetecilik bölümleri mezunlarını çalıştırmayı kabul etmeleridir. Belki o zaman biz Habertürk'ün o attığı sürmanşeti bugün tartışmıyor olurduk. Çünkü; hiç bir iletişimci o sürmanşeti atmazdı ve atılmayacağını bilirdi. 

Her şeyin çıkar ve para olmadığı; etik,mesleki ve insani değerlerin yüceltildiği bir medya diliyorum...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder