Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

18 Ekim 2011 Salı

Mesaj vereyim derken göz çıkartan festival: Altın Portakal.

 Çok şey konuşuldu festivalden sonra; her şeyi söylemekte mümkün. Seçilen filmlerin kalitesizliği, sırf mesaj verebilmek herkese sempatik görülebilmek için verilen ödüller vs. Şüphesiz, sanat toplumdan ayrı bir mecra değildir ve olmaması gerekir. Zaten duruşuyla ve bazı sanatçıların konuşmalarıyla mesajlar verilmişken bir de ödüllerde o mesajı verelim diyen,tamamı kadınlardan oluşan jüri diğer tüm filmleri es geçti ve sadece iki film üzerinde odaklandı. Bu iki film yani Zenne ve Güzel günler göreceğiz  portakalları toplarken diğerlerinin eli de armut topladı. Pek siyasi bir düşüncesi olmayan fakat insan üzerine çok şey söyleyecek sözü olan Nar ise es geçildi.Bence, görüntü ve senaryo dallarında en güçlü adaydı ve bunlarda Nar'ı en iyi film ödülüne taşıyacaktı. Fakat ödüller verilmeye başlayınca, en iyi film ödülünün de kime gideceği belli edilmeye başlanmıştı. İçimden en iyi film i Nar'a verip hakkını teslim ederler mi derken, jüri özel ödülü denen ödülü aldığı açıklandı. Bu ödül hani seni de unutmadık tarzı bir teselli ödülüydü ve çok sırıttı. Zaten en iyi ilk film ödülünü de Zenne almıştı, en iyi film ödülünün kime gideceği apaçık ortaya konulmuştu ve öyle de oldu. "Güzel günler göreceğiz" en iyi film ödülünü alırken, ismiyle dahi mesaj vermeyi ihmal etmiyordu. Mesela Oscar ödüllerinde de süprizler olur, gençler ödül alır ama genelde önce bir kaç kez aday gösterilirler hemen ulaşılması mümkün olmayan bir ödül olduğu devamlı vurgulanır. Antalya Altın Portakal Film Festivali de Türkiye'nin en prestijli festivalidir artık diyemesem de öyledir. Çünkü; gerçekten bütün aksaklıkları, özensizliği,programsızlığı geçtim, öyle bir olay oldu ki izlerken inanamadım. En iyi Film Müziği ödülü verilirken, ki Oscar'da falan oraya orkestra gelir bizzat yapanlar canlı çalar söylerken, Antalya'da ödül verilirken filmin müziği ÇALINMADI (playback olarak bile). Bu da yetmezmiş gibi filmin sessiz görüntüsü ekrana verildi. Ben bunun yapılması zor bir iş olduğunu sanmıyorum. Bu tüm festivalin de özeti oldu bence.  Umarım seneye daha iyi bir festival olur diye diye de baya zaman geçti ömrümüzden. Bence organizasyonu bu işten anlayan isimler yapmalı ve adına, prestijine yakışır olmalı. Toplumsal mesajlar verilirken diğer yandan da sinemanın kendi doğrularından ve estetiğinden uzaklaşılmamalı, Sponsorların seçtiği,medyatik kişiler yerine sinemanın alaylı ve ya alaysız ama ortak bir beğenisi olmasa da ortak bir seviyesi olan bir jüri seçilmeli. Sinema çok özel bir sanat ve ödüller sinemaya değer veren insanlar için çok önemli. Böyle sine eski bir festival daha yıllarca devam etmeli, ama devam ederken de yerinde saymamalı, hiç bir siyasi duruma konuya alet edilmeden bir marka haline gelebilmelidir; kurulan denge sağlam olmalıdır; bu sene o dengeden ya da kaliteden söz etmek imkansızdı. Ve herkesten tüm ötekilerden bahsedilmesine rağmen bu günlerde ötekileştirilmek istenen M.K. Atatürk'ü kimsenin ağzına dahi almaması ilginçti...Son olarak Türkçenin en büyük şairi Nazım Hikmet'in "Güzel Günler Göreceğiz" şiirini festival içinde umduğumu söylemek isteyerek yazımı noktalıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder